schule Pazartesi, Mayıs 25, 2009



Bir ay önce gördüğüm fragmanının Tom Hanks'li ilk sahnesinde :
"Yoksa bu... Bu o mu??" diye heyecanla anneme seslendim. Ne sormak ya da anlatmak istediğimden tamamen bihaber olan annem cevap veremedi haliyle ama ben birkaç saniye sonra ekranda 'Angels & Demons' yazısını görünce cevabımı aldım.

Evet o ... Melekler ve Şeytanlar...


Az sonra izleyeceğim filmi tamamen unutacak kadar kendimi kaptırmışım fragmana. Bir ara Ordu'da olduğuma bile hayıflandım. Bu sahneler neredeyse "çakmak cebi" boyutundaki salonlarda izlenir mi yahu!

Amma velakin, dün o salonlardan birindeydim. Ve gişede öğrendim ki Türkçe dublajlı izlemekten başka seçeneğim yoktu. Neyse ki film başladıktan sonra o kadar da rahatsız etmedi bu beni. Dan Brown'ın ilk bu romanını okumuştum 3 yıl önce. 'Sefiller' den sonra elimden bırakamadığım ilk kitaptı. Ardından Da Vinci Şifresi, İhanet Noktası geldi. Aradan üç sene geçmesinden ve hemen hemen benzer konudaki 2 kitabı da okumamdan dolayı bir ara İhanet Noktası'nda geçen kahramanları gözüm aradı. Olayları birbirine karıştırdığımı farkettim ama toparlanmam kısa sürdü. Romandaki kadar olmasa da yine heyecanlandırdı, gerdi ve eğlendirdi film. 'Da Vinci' deneyimi, 'Melekler ve Şeytanlar' ın bu başarısında rol oynamış bence. Zira Da Vinci'de Robert Langdon'ın sıkıcı hatta bayıcı 'tarih dersivari' replikleri filmi durağanlaştırmıştı. İkinci kez bu hataya düşülmemiş ve film kurtulmuş diyebilirim.

Beni asıl etkileyen insanın içini ürperten müzikler eşliğindeki Roma ve Vatikan görüntüleri oldu. Tek kelimeyle büyüleyiciydi. O kadar ki Roma hayallerim yeniden alevlendi birden.

Yok yok... Daha fazla dayanamam.

İtalya'ya gitmek farz oldu...

schule Cuma, Mayıs 22, 2009

Hoşgeldim...

Niye geldim?


Hemen izah edeyim: Efendim, yaklaşık bir saat önce bizim aamet (kendi blogunda her ne kadar bizi Ş, Ö, M vb. harflerle ifade etmişse de ben ona kıllicik bir 'A' harfini yakıştıramadığım için tam ismini kullandım) ile havadan sudan muhabbetlerimizden birini ediyorduk ki söz döndü dolandı benim çok eskiden yazı yazdığım bir bloga geldi. Ben bile unutmuştum bu yazıların varlığını. Şöyle bi okudum da, içim 'cızz' etti yahu. Ben eskiden yaşıyormuşum dedim içimden. Öğrencilik yıllarım - ki aslında sadece son iki yıldan bahsediyorum - gözümün önünden film şeridi gibi geçti birden.Sonra düşündüm ki eğer şimdi de birşeyler yazarsam, ileride okuyunca yine içim bir hoş olacak.


Velhasılı kelam yine ve yeni bir yazı alanıyla karşınızdayım. Kaç kişi okur yazdıklarımı bilmiyorum. Pek de düşünmüyorum bunu gerçi.
Dedim ya, ileride okuduğumda 'içim bir hoş olsun' yeter.