İz

schule Perşembe, Haziran 25, 2009

Mutlaka herkesin, hayatının bir bölümünü ya da bütününü etkilediğine inandığı birileri olmuştur. Ailesinden biri, arkadaşı, öğretmeni veya mahalleden Fahriye Ablası… Onlar size daima birşeyleri, biryerleri, bir dönemi hatırlatır. İyi ya da kötü ...

İşte benim hayatımda iz bırakanlar ve bırakmaya da devam edenler :

B, N, S2,H beşlisi:
Lise yıllarıma damgasını vuran canım dostlarım. Her ne kadar üniversite dönemindeki ayrılıktan sonra kopar gibi olsak da, onlar benim hayatımın vazgeçilmezleri.

Niğdeliler sitesi B blok daire 30-34 sakinleri :)
Üniversitenin, Buca’nın, İzmir’in, hayatın tadı çıkmazdı onlarsız. Keşke o iki daireyi olduğu gibi alıp merkezi bir yere inşa edebilseydik. :P

Ö-A
İzmir’deki yapışık ikizlerim (:
Hayatımdaki anlamlarını burada yazmam olanaksız.
Onlarsız üç yıl nasıl dayanabildim bilmiyorum. Ama az kaldı geliyorum :)

Sezen Aksu:
Sezen’in adeta hastası olduğumu bilir çevremdekiler. Ama bu sevgi sadece şarkıları yüzünden değil. Öyle ki çoğu insan Sezen’i damardan şarkıları için sever. Sen Ağlama, Geri Dön, Tükeneceğiz, Her Şeyi Yak, İstanbul İstanbul Olalı, vb…Çünkü sevgilisinden ayrılmıştır, efkar dağıtırken koyar bir Sezen şarkısı, vurur kederin dibine. Ya da yeni aşık olmuştur, günün anlam ve önemine uygun bir Sezen parçası bulmak pek tabii mümkündür. Velhasıl bu şarkılar aşık olan her insanın sırtını sıvazlar. Bir de kendimi düşünüyorum, beni anlatan neredeyse hiç şarkısı yok bu kadının.
Ben onun duruşuna; dünyadaki kötü gidişe duyarsız kalmayışına; herkes O’nu başının üzerine çıkarmak isterken, O’nunsa inadına yan yana yürümek isteyişine hayranım.

Cahide Hocam
Durup dururken muhabbet olsun diye sorulan ve genellikle sorunun yöneltildiği şahsın tabiri caizse apışıp kaldığı, “kem küm” den başka yanıt veremediği “İdolün kimdir ey fani?” sorusuna cevabımdır Cahide Bolat. Bir yıl öncesine kadar nefret ettiğim Tarih dersini, sayesinde sevdim, hatta bağrıma bastım (:
Öğrencileriyle diyaloğu bu kadar iyi olan başka bir eğitimci tanımıyorum. Derste o kadar takip etmişim ki kendisini, sınıfa soru sorup “evet” ya da “hayır” cevabı beklediği zaman gözlerini kapatıp kafasını sağa sola ya da öne arkaya sallayışı bana da geçmiş :)
O farkında olmasa da bendeki emeği çok büyüktür.
Canım hocam…
Büyüksün…

Mustafa Hocam
ÖYT nin bir numarasıdır kendisi. Gerçek bir eğitimcidir aynı zamanda. Onun da bende emeği çok fazladır. Ve yeri ayrıdır Mustafa Hoca’mın. Dünyaya bakış açımı değiştirdi, ufkumu açtı deyim yerindeyse. O’nunla olan sohbetlerimizden sonra kitap okuyuş tarzım bile değişti resmen. Ve şarkı sözlerine de daha bir dikkat etmeye başladım.
Saygılar hocam…


Ve tabii ki Geniş Ailem
Onlarsız ben bir hiçim zaten…

schule Cumartesi, Haziran 20, 2009

Yanlış bilmiyorsam 1989 yılında gösterime giren "Sezen Aksu Söylüyor" müzikalinde Onno Tunç'un piyanosu eşliğinde seslendirmişti ilk kez. Şarkının bestecisi Onno'nun ardından da fazlasıyla O'nu hatırlatıyor olacak ki bir daha hiç söyleyememiş. Ta ki bu albüme kadar.

27 şarkının içinden beni en çok etkileyen parça bu. Henüz 25 yaşımda olmama rağmen sözlerdeki yaşlılık ve ölüm teması öyle derinden işleniyor ki zihnime, daha ötesi ruhuma... Ama iç karartan, bunaltan bir hali yok konusunun ürkünçlüğüne rağmen.

...
Yok olmaz
Erken daha
Biraz geç kalın ne olur
Hiç hazır değilim henüz
Ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
Tanıdık değil bana güz
...
Off Sezen off...
Büyüksün..!!

schule Perşembe, Haziran 18, 2009

Ne yazsam ne yazsam diye düşünüp duruyordum kaç gündür. En sonunda neden mutfaktaki engin tecrübelerimi paylaşmıyorum milyonlarca(!!?) okuyucumla dedim (:

Bugünkü tatlı krizimin bir ürünü olan tiramisuyla başlayayım.
İzmir günlerimi hatırlatır hep bu tatlı. Daha çok Has Kahve'yi tabii. Şimdi yazacağım tarif de orada yediklerimizi aratmayacak lezzette tiramisu sunuyor. Özlem, bu senin için geliyor .. (:

3 yumurta sarısı

1 fincan şeker

0,5 lt süt

3 kaşık un

Bütün malzemeleri bir tencerede iyice karıştırarak pişiriyoruz. Krema kıvamını aldıktan sonra ateşten indirip 1,5 paket labne peynirini ilave ediyoruz. Krema artık soğumaya bırakılabilir. Şimdi sıra kekde.

Ben fazla uğraşmamak için hazır kek kullanıyorum. Markete gitmeye fırsatı olmayan da


5 yumurta, 4 fincan şeker

5 fincan un , 1 fincan ılık su

1 fincan sıvı yağ, 1 paket kabartma tozu


karışımı ile de kek hazırlayabilir. Ortadan ikiye ayırdığımız kekimizin her iki tarafını artık markasıyla özdeşleşmiş olan Nescafeli su ile iyice ıslatıyoruz. Soğuyan kremayı kekin arasına ve en son da üzerine döktükten sonra kakao ve(ya) Türk kahvesini üst kremayı kapatacak şekilde serpiştiriyoruz. Buzdolabında 2-3 saat bekledikten sonra servise hazır efendim tiramisumuz.


Afiyet bal şeker olsun ...

schule Cuma, Haziran 12, 2009

Karneleri dağıttım sonunda.

Şimdi gezmek zamanıdır...(:

schule Çarşamba, Haziran 10, 2009


5 Haziran Dünya Çevre Günü münasebetiyle geçtiğimiz hafta çöp toplamak için Perşembe Yaylası'na gittik okulca. Her ne kadar son yarım saati bunun için değerlendirsek de amaç çevre temizliğiydi.

Son sınıftaki Gölet pikniğinden sonra hiç bu kadar eğlenmemiştim. Tabi onun yeri hala apayrı benim için.
Makinadan yeni çıkmış piknik anları...






schule Salı, Haziran 09, 2009


Yeni albüm nihayet 16 Haziran'da geliyor. Yürüyorum Düş Bahçelerinde...

"Düş Bahçeleri " albümüyle aynı konseptte adından da anlaşılacağı gibi. Ama bu kez daha dolu. Yanlış hatıramıyorsam 26 şarkıdan oluşuyor albüm.

Ben en çok Kaçak'ı merak ediyorum. Daha önce Ebru Gündeş'in söylediği bu şarkı başta beni pek etkilemediyse de, daha sonra bir konserinde Sezen'den dinleyince vuruldum resmen şarkıya. O kadar farklı, o kadar yumuşak söylemişti ki... Her zaman söylerim: bu kadının sesi bir acayip; kadife gibi yumuşak, kelebeğin kanat çırpışı gibi narin... Tarif etmek o kadar güç ki, ancak bu cümlelerle ifade edebiliyorum. Kulağa komik geliyor -ki arkadaşlarım bunları duyunca bayağı dalga geçmişlerdi- ama öyle :)

Neyse şimdi Sezen'i anlatmaya kalkarsam yazı bitmez. En iyisi 16 Haziran'ı beklemek.

schule Cumartesi, Haziran 06, 2009

Sen olmasan bu blogu açmazdım...
Sen olmasan, bu blogu açsam bile müzik koyamazdım...
Sen olmasan , bu blogu açıp müzik koymayı becerebilsem bile, bu uğraş hiç bu kadar eğlenceli olmazdı...

Sağol canım arkadaşım.
İyi ki varsın... Sırf yukarıda saydığım nedenlerden dolayı değil tabi:)

Yineliyorum:
İyi ki varsın...

schule Cuma, Haziran 05, 2009

İlkokuldayken okul gezilerini hep piknikten ibaret sanırdım. "30Nisan" takvim yaprağından koptuktan sonra başlardı Demirci Köyü seferleri.

Ortaokul ve lisede Fatsa, hatta ülke sınırlarını aştık okul gezileriyle. Öyle ki ;ortaokula adım attığım ilk yıl Kıbrıs'a götürüldük. Zaten okulumuz da seyahat acentası gibiydi. Her an her yere gezi düzenleyecek bi potansiyele sahipti. E bu durumdan pek de şikayetçi değildik.


Üniversite yıllarında pek gezemedik. Her taraf gezi afişi doluydu aslında; Şirince, Bodrum, Kuşadası, Nevşehir ... vs. Biz sadece bakmakla yetindik. Bir öğretmenin "Hadi bakalım, şuraya gezi var. Gelmek isteyenin pamuk elleri ceplere" demesini bekliyorduk sanırım. Son sene Çanakkale'ye gidebilmiştik Allah'tan.

Bunca yıl "öğrenci" olarak katıldığım bu etkinliğe geçen hafta "öğretmen" statüsünde dahil oldum. Korgan İHL olarak Trabzon'a şöyle bir uzanalım dedik. Günübirlik bir gezi (hatta gezicik) olmasına rağmen oldukça eğlendik. Öğretmen olunca daha bir oturaklı (e haliyle de ruhsuz) olunur sanıyordum gezi boyunca ama yanılmışım. Öğrenciden pek farkımız yoktu.
Tartışmasız gezilerin en eğlenceli bölümü olan "arka 5'li" muhabbeti yine şahaneydi.
Ben olurum da eğlenceli olmaz mı :P