schule Perşembe, Mayıs 13, 2010

Dondurucu günler geride kaldı nihayet. Yaşasın Mayıs..!

'Şu güzelim günleri nasıl iyi değerlendiririm' in telaşına düşmüş vaziyetteyim. Şimdilik uçurtma uçurmakla ve çiçek sulamakla geçiriyorum okul sonrası vakitlerini. Balkon sefasına da başladık artık.

Bugün de hava şahaneydi. Boş dersleri dışarıda geçirmek lazım gelirdi haliyle. Bulduğum arada bahçeye koştum, ama topuklu ayakkabı seçimim yüzünden voleybol oynayan meslektaşlarımı sadece izlemekle yetindim. İçime dert olmuştu. Evde bunun acısını çıkarmalıydım. Ama hayır. Sadece kendimi kandırıyordum. Ne yapacaktım ki tek başıma. Çocukluğumda oynadığım duvarda top sektirme gibi sıkıcı bir eyleme girişebilirdim ancak.

Eve yaklaşırken nihai kararımı 'Oğlusu ile yürüyüşe çıkma' olarak belirledim.
Arabadan indim. Bir de ne göreyim! Kuzenim Mustafa...
İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş.

Yemekti, muhabbetti derken, Musti'den bir teklif geldi : "Hadi Şule Abla, motorla bi tur atalım."

Âlâ .. :)

Hemen kaskı geçirdim kafama, sineklerden korunmak için gözlüğümü de taktım. Geçti Musti direksiyonun başına, ben de arkada yerimi aldım. Vurduk kendimizi yollara. Öyle bir tepeye çıktık ki, bugüne değin gördüğüm en güzel manzarayla karşılaştım. Fotoğraf makinemi yanıma almadığım için de bir o kadar pişmandım.

Orası yetmedi bize, başka yerler keşfetmek lazımdı. Bir de karşıki tepeye çıktık. Gözümüz gönlümüz açıldı.

Güneş batmaya yüz tutarken dönüş yoluna düştük biz de. Bu kez yer değiştirdik. Direksiyona ben geçtim. Düz yolda iyi gidiyorum fakat, virajda yavaşlama problemim var sanırım :) Fazla yavaşlıyorum.

Yine böyle bir virajda...

Yüzüm zeminle paralel ilerliyor.
Kaskımı 2 metre ötede görebiliyorum.
Elim acıyor.
Mustafa panikle şu sözleri tekrarlıyor : "Şule Abla, Şule Abla, bişeyin var mı !"
Ayağım motorun altında.

Neyse ki hafif yaralar dışında önemli birşey olmadan atlattık. Ama gülmekten de kendimizi alamadık eve gidene kadar. Ve tabii ki kimseye bu konudan bahsetmemeye karar kıldık. Yoksa daha hayatta izin vermezler.

Evde bir hasar tespiti yaptık vücudumuzda. Arada bir de birbirimize bakıp kıkır kıkır güldük.

Bu düşüşün bile 'süper' bir deneyim olduğu konusunda hemfikirdik :)

Ama ben, 'sabah köprüye motorla inme' fikrini bir müddet askıya aldım.


(Bu yazıyı okuyan kardeşlerim ya da kuzenlerime sesleniyorum: Aramızda kalsın ;) )



0 yorum: