schule Salı, Kasım 02, 2010

Topu topu 4 yazı yazmışım son İstanbul yolculuğum üzerine. Gerçi bu biraz da yazı kısırlığından kaynaklanıyor. Zira 23 Temmuz muş tarihi.


'Arkadaşlar' teması üzerine kurulu önceki İstanbul gezintilerinin konsepti farklıydı bu kez. 29 Ekim tatilini fırsat bilen kardeş ve kuzen topluluğu, Kültür Başkenti'nde buluşma kararı almışlar. Başta mırın kırın etsem de, kardeşlerimi özlemiş olmanın üzerimde
oluşturduğu psikolojik baskı(!) hasebiyle bu davete icabet etmek lazım geldi.

İyi de oldu...

Aile fertlerimle uzun zamandır bu kadar eğlenmediğim.

Bu seyahat sonrasında akılda kalanlarsa:



Ali Sami Yen ile ilk ve muhtemelen de son buluşma;



Hagi'yi dünya gözüyle bir kez daha görebilme;




90 dk boyunca yapılan tezahürat sonrası kısılan sesle (bkz: travestivari ses) karaoke barda söylenmeye çalışılıp adeta katledilen güzelim 'Ele güne karşı' şarkısı;


bol çikolata;


Kahve Dünyası'nda 30 dk.lık bekleyişin ardından gelen çakma sufle fiyaskosu;

Taksim'deki intihar saldırısı;

yeşiller içinde, Boğaz manzarası eşiliğinde yapılan sabah kahvaltısı;

ve inanılmaz ama SIFIR ALIŞ-VERİŞ....



Bir dahaki İstanbul seferim sanırım bir hayli hoş bir amaç için gerçekleşecek. O zamana kadar Fatsa dışına çıkmak yok artık ;)

2 yorum:

össlem dedi ki...

o hoş amac sensiz asla olmaz.. ama sen yine de onu bekleme gelllll :)

schule dedi ki...

bakıciiizz artık ;)