schule Salı, Eylül 29, 2009

Her an her yerde dedikodu yapma potansiyeline sahip bir milletiz hiç kuşkusuz. Evde, arabada, bakkalda, kaldırımda, öğretmenler odasında...Kısacası, en az iki kişiden oluşan insan topluluklarının bulunduğu her yer (özellikle de altın,dolar, Japon Yen'i günleri) dedikodu mahalidir.

Her ne kadar 'kardeş eti yeme' ile eş olduğu söylense de, birinin dedikodusunu yapmak birçoğumuza oldukça tatlı gelir. "Amaaannn!! Zaten iki kişinin bildiği sır değilmiş, hem Allah'ın bildiğini kuldan mı saklicaz be güzelim!" deyip başlarız anlatmaya. Gelini kaynanası, dostu düşmanı, konusu komşusu kim varsa hepsi dedikodusu yapılmaya aday şahıslardır. Birinin "Yapma, arkasından konuşma, yazıktır, günahtır.." uyarısıyla karşılaşıldığında cevap da hazırdır: "Ne var yani!! Dedikodu mu şimdi benimki! Yüzüne de söylerim..!"

Benim bildiğim, dedikodu tanıdık insanlarla yapılır. Sen eşine, arkadaşına anlatırsın; bakkal diğer bir mahalle sakinine anlatır vs... Nitekim anlatılan da, anlatan da , hakkında atılan da tanıdık olur. Bugün yolda geçen hadisede ne anlatan, ne dinleyen, ne de hakkında konuşulan tanışıyorlardı :)

Minibüsün üçüncü sırasından istemeden kulak misafiri oldum ön iki sırada oturanların konuştuklarına. Ama muhabbet öyle yerlere gitti ki misafirliğin ötesine geçti benim kulak, kabarmaya başladı. Şoför, yanında oturanla sohbete daldı önce : "Nerelisin? Falancayı nerden tanıyorsun? ..."
Genç de cevaplamaya çalıştı soruları. Sanırım o 'falanca'dan epeyce bir sıkıntısı varmış ki sonunda dayanamadı içini dökmeye başladı. Bir kız davası varmış da, şöyle demişler de, böyle olmuş da...
Konuyla hiç bağlantısı olmayan arka koltuktaki teyze de daldı muhabbetin içine:
"Ayy yavrum yerden göğe kadar haklısın..Böyle bu işler ama ne yapacaksın. Bizim de filancanın oğlu vardı bi.. Gelin aldıydı da bi yerden, şöyle çektiler, böyle çektiler..."
O sırada, şoförün aklına köylerinden kocaya kaçan biri geldi sanırım, başladı onu anlatmaya. Oturaklı da bir "eşşoğğlleşşeekk" savurdu muhatabını anlayamadığım birine.
Yol boyunca muhabbet(!?!) uzadı da gitti. Arada kullandığım "falanca, şöyle, böyle" kelimelerinin yerini doldursam bu geceyi sabah ederim heralde ve dedikodu da yapmış olurum :P

Şoför, genç ve teyze üçlüsünün bu diyaloğunu 'sıcakkanlılık' mı yoksa 'dedikoduseverlik' olarak mı addedersiniz bilemiyorum.
Ben de böylelikle Korgan-Fatsa seferlerindeki bu muhabbetler sayesinde , üçüncüsünü "THE END" ile noktaladığım 'Yolda' serisinin tam gaz devam etmesi gerektiğinin ayrıma vardım.

Bitmez...

1 yorum:

aamet jr. dedi ki...

Başlığı görünce bitmemiş miydi bu seri ya dediydim ama anlaşılan;

@1.28

Yok yok, bu minibüsten çok ekmek yer bu blog. :)